Journal of Psychiatric Nursing - J Psy Nurs: 6 (1)
Volume: 6  Issue: 1 - 2015
1.Frontmatter

Pages I - III

RESEARCH ARTICLE
2.Depressive symptom ıncidence and related factors in primary education students
Filiz Adana, Özgü Uluman, Hülya Arslantaş, Filiz Ergin
doi: 10.5505/phd.2015.19484  Pages 1 - 8
AMAÇ: Çalışma, ilköğretim öğrencileri arasında depresif belirti sıklığı ve ilişkili olduğu etmenlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEMLER: Bu kesitsel araştırma, Kars merkezde bulunmakta olan bir ilköğretim okulunda, 435 ilköğretim öğrencisi ile yürütülmüştür. Araştırmaya 8-13 yaş aralığında öğrenciler dahil edilmiştir. Veriler; genel bilgiler formu ve Çocuklar İçin Depresyon Envanteri ile toplanmıştır. Verilerin karşılaştırılmasında ki-kare testi ile fisher’in kesin testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 9.96±0.89 (8-13), depresyon ölçeği puan ortalaması 9.68±4.84 (0-54) olup, % 6.9’ unun (n=30) depresyon ölçeği puanının 19 ve üstü olduğu bulunmuştur. Öğrencilerde sağlık sorunu olanların, başarı durumu kötü olanların, anne ve baba ile günlük baş başa zaman geçirmeyenlerin depresyon puanlarının daha yüksek olduğu (p<0.05), cinsiyetin, doğum yerinin, sınıfta nerede oturduğunun, derslerinde yardımcı olan birinin var olup olmamasının, ders dışı sosyal aktivitelere ilgi isteğinin depresyon puanını etkilemediği bulunmuştur (p>0.05).
SONUÇ: Anne ve baba ile zaman geçirme ve okul başarı durumunun depresif belirti görülme durumu üzerinde etkili olduğu düşünülünce, ailelerinin, çocuklara destek ve olumlu yaklaşımlarda bulunmaları konusunda bilgilendirilmesi son derece önemlidir. Öğretmenler de aile dışında çocuk ile en fazla zaman geçiren kişiler olmaları itibariyle bu sorunun en erken dönemde tespit edilmesi bakımından çocukluk depresyonu konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar. Bunun dışında okul sağlığı hizmetlerinin bir parçası olarak sağlık personelinin farkındalığını artırarak okul sağlığı taramaları içinde depresif belirtileri saptamaya yönelik çalışmalara da yer verilmesi erken tanılama açısından önemli olacaktır.
OBJECTIVE: The study is done to determine depressive symptom incidence and related factors between primary education students.
METHODS: This cross-sectional study is conducted with 435 students in a primary education school which is located in Kars city center. Students between ages 8-13 are included to the study. The data is obtained with general informations form, Depression Inventory for Children and with method of questionnaire under observation. Chi-square test and Fisher exact test are used when comparing the data.
RESULTS: It is found out that the average of the ages of students participated the research is 9.96±0.89 (8-13), point average of depression scale is 9.68±4.84 (0-54), and in % 6.9 of students (n=30) point of depression scale is 19 or more. It is also determined that depression points of students with health problems, students with bad academic standings and students who do not pass privately time with parents, are higher (p<0.05); gender, place of birth, place of sitting in class, to have or not to have someone who helps for lectures, interest and pleasure to social activities apart from lectures do not effect depression point (p>0.05).
CONCLUSION: When taken into consideration that situation of passing time with parents and academical standing is effective on depressive symptom appearing, it is extremely important to inform the families on supporting children and performing positive approach. Since teachers are people who mostly pass time with children except their families; they must have information on childhood depression to detect this problem in early period. Apart from that, it may be important to give place to studies aiming to detect depressive symptoms in school medical screening, by increasing awakeness of health personel as a part of school health services.

3.Resilience and Influencing Factors of Nursing Students
Kübra Güngörmüş, Ayşe Okanlı, Tuğçe Kocabeyoğlu
doi: 10.5505/phd.2015.80299  Pages 9 - 14
AMAÇ: Araştırma, bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğrencilerinin psikolojik dayanıklılıkları ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırmanın evrenini Sağlık Bilimleri Fakültesi hemşirelik bölümünde okuyan öğrencilerin tamamı (555’ini) oluşturmuştur. Evrenden örneklem seçimine gidilmemiş araştırmayı katılmayı kabul eden 437 öğrenci araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgi Formu”,“Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği” ve “Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma için etik kurul onayı ve kurum izni alındıktan sonra, sınıf ortamında öğrencilere açıklamalar yapılarak gönüllülük esasına göre veriler toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi frekans ve yüzdelik hesaplama, verilerin dağılımı, Spearman Korelasyon analizi, Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırma verilerinin değerlendirilmesi sonucunda; öğrencilerin cinsiyetleri, geldikleri coğrafik bölgeleri, ekonomik durumları ve babalarının eğitim durumları ile psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0.05). Öğrencilerin algıladıkları sosyal destek puan ortalaması arttıkça psikolojik dayanıklılık puan ortalamasının da arttığı tespit edilmiş; algılanan sosyal destek ölçeği puan ortalaması ile psikolojik dayanıklılık ölçeği toplam puan ortalaması arasında ilişki belirlenmiştir (p=0.000).
SONUÇ: Öğrencilerin psikolojik dayanıklılıklarının orta düzeyde olduğu, cinsiyetin, sosyoekonomik durumun, geldikleri coğrafi bölgenin, babalarının eğitim durumlarının ve algıladıkları sosyal desteğin psikolojik dayanıklılığı etkilediği sonucuna varılmıştır.
OBJECTIVE: In this study about the determine resilience and influencing factors nursing students in Faculty of Health Sciences.
METHODS: The population of study comprised of 555 students. The sample group comprised of 437 nursing students who accepted to participate voluntarily. The data were collected by means of “Questionnaire Form, Resilience Scale for Adults and Multidimensional Scale of Perceived Social Support”. Percentage distribution, Spearman Correlation analysis, Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U were used to evaluate the data.
RESULTS: The results show that there was a significant differance between the means of resilience based on the gender of students, geographic regions in which they live, economic status and educational status of their fathers (p<0.05). There was a significant inverse relationship between the resilience and perceived social support. Results concluded that the resilience of students decreased together with the increase in social support(p=0.000).
CONCLUSION: As a result of the research it has been seen that there is a meaningful positive relationship between resilience and perceived social support. Variables such as gender of students, geographic regions in which they live, economic status, educational status of their fathers and perceived social support affect on the averages of students’ resilience scores.

4.The Turkish Adaptaion of Perceived Stress Scale, Bio-Psycho-Social Response and Coping Behaviours of Stress Scales For Nursing Students
Aysel Karaca, Nuriye Yıldırım, Handan Ankaralı, Ferhan Açıkgöz, Dilek Akkuş
doi: 10.5505/phd.2015.40316  Pages 15 - 25
Amaç: Bu araştırma hemşirelik lisans öğrencilerinin klinik uygulamalar sırasında algıladıkları stres türü ve derecesini, strese verdikleri biyo-psiko-sosyal cevapları ve stresli durumlarla baş etme davranışlarının belirlenmesi için geliştirilen algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğini test etmek amacı ile yapılmıştır
Yöntem: Metodolojik tipteki araştırmanın örneklemini hemşirelik lisans programında öğrenim gören öğrenciler oluşturmuştur. Hemşirelik öğrencileri için algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Türk diline uyarlaması yapıldıktan sonra, geçerlik için açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi, güvenirliği için iç tutarlık analizleri kullanılmıştır.
Bulgular: Analiz sonucunda algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Kaiser- Meyer-Olkin değerleri sırası ile 0.94, 0.93, 0.87 olarak belirlenmiştir. Algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Barlett testi sonucuna göre elde edilen ki-kare değerinin anlamlı olduğu görülmüştür. Algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ölçeklerinin Cronbach’s alfa güvenirlik katsayıları 0.67 – 0.93 arasında değerler alırken, Stresle Baş Etme Davranışları ölçeğinin iki alt boyutunun Cronbach’s alfa değerleri katsayıları (0.04 – 0.40) bulunmuştur.
Sonuç: Türkçe’ye uyarlaması yapılan algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin hemşirelik lisans öğrencilerinin klinik uygulamaları sırasında yaşadıkları stresi, strese verdikleri cevapları ve baş etmelerinin belirlenmesi için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araçtır. Geniş örneklemlerde denenmesi ve hemşirelik öğrencilerinin yaşadıkları stresin belirlenmesine yönelik çalışmalarda kullanılması önerilir.
Purpose: This research has been performed in order to test the validity and reliability of Turkish form of three scales developed for determining the type and degree of stress perceived by the nursing undergraduates during clinical practices, their bio-psycho-social responses against stress and their behaviors for overcoming stress.
Method: Students of nursing undergraduate program have composed the sample of methodological type research. After the adaptation of perceived stress scale, bio-psycho-social response and coping behaviours of stress scales for nursing students to Turkish language, exploratory and confirmatory factor analysis has been used for validity, and consistency analysis has been used for reliability.
Findings: As the result of analysis, the Kaiser- Meyer-Olkin values of the perceived stress scale, bio-psycho-social response and coping behaviours of stress scales have been determined as 0.94, 0.93, 0.87 respectively. For perceived stress scale, bio-psycho-social response and coping behaviours of stress scales, it has been observed that the chi-square value obtained as per the result of Barlett test was meaningful. While Cronbach’s Alpha reliability coefficients of the perceived stress scale, bio-psycho-social response had values in between 0.67 – 0.93, the Cronbach’s Alpha coefficients of the two sub dimensions of the Scale Regarding Behavior for Overcoming Stress have been found as (0.04 – 0.40).
Result: Perceived stress scale, bio-psycho-social response and coping behaviours of stress scales which are adapted to Turkish are valid and reliable tools which may be used to determine the stress encountered by nursing undergraduate students during clinical practices, their response against stress and how they overcome it. It is suggested to be used on different samples and in studies intended to determine the stress encountered by nursing students.

5.Faculty Members’ Opinions About Mental Illnesses and Patients
Nurdan Yüksel, Mualla Yılmaz, Gülhan Örekici Temel
doi: 10.5505/phd.2015.47955  Pages 26 - 32
Amaç: Öğretim elemanlarının ruhsal hastalıklara ve hastalara ilişkin tutum ve davranışlarının incelenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
Yöntem: Araştırmanın evrenini, Mersin Üniversitesi 2010-2011 Eğitim-Öğretim döneminde dört yıllık fakültelerde görev yapan toplam 435 öğretim elemanı, örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden toplam 284 öğretim elemanı oluşturmaktadır. Veriler, ruh hastaları ve ruh hastalıklarına ilişkin görüşler ölçeği (Opinions About Mental Illness Scale-OMI) ve öğretim elemanlarına yönelik kişisel bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler MedCalc® programı ile Shapiro Wilks testi, Student t testi, Varyans Analiz testi, Tukey testi, ki-kare analizi, Z testlerinden yararlanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir.
Bulgular: Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının %68,7’si 35-50 yaş grubunda, %56,7’si erkek, %93,7’si şehirde yaşamakta ve %54,3’ü 10-20 yıldır çalışmaktadır. Tanıdığı kişiler arasında ruhsal hastalığı olan öğretim elemanları ruhsal hastalara karşı koruyucu ve insancıl yaklaşıma sahiptir. Erkek öğretim elemanları ruhsal hastalıkların çocukluk çağındaki bozuk anne, baba ve çocuk ilişkisinden dolayı olduğu, sevgi ve ilgisizlikten ortaya çıktığını belirten bir görüşe sahiptir. Bununla birlikte öğretim elemanlarının %31’i ruhsal bozukluğu olan bireylerin saldırgan olduğunu, %84,2’si ise ruhsal hastalıkların ana nedeninin travmatik olaylar olduğunu belirtmektedir.
Sonuç: Öğretim elemanlarının ruhsal hastalıklara ilişkin bilgilendirilmeye gereksinimleri vardır.
Objective: in order to examine faculty members’ attitudes and behaviors about mental illnesses and patients.

Method: The research universe included a total of 435 academicians of four-year faculties of Mersin University during 2010-2011 academic year while the research sample consisted of a total of 284 faculty members who were agreed to participate in the study. Research data were collected through the Opinions about Mental Illness Scale-OMI and a 21-item personal information form for faculty members. The obtained data were then analyzed by using the MedCalc®v Shapiro Wilks test, Student’s t test, analysis of variance and Tukey tests.
Results: The study found that 68.7% of the faculty members in the study were in the 35-50 age group, 56.7% were male, 93.7% had lived in an urban area for the longest time, and 54.3% had been employed for 10-20 years. Those faculty members who had friends or relatives with a mental illness demonstrated a protective and humane approach towards mental patients. In comparison with the female respondents, a higher proportion of the male faculty members believed that mental illnesses stem from lack of love and concern due to poor relationships between parents and children especially in childhood. Also, 31% of the respondents thought that individuals with mental disorders were aggressive and 84.2 % of them believed that traumatic events were the main reasons of mental illnesses.
Conclusion: As a result, this study concluded that faculty members needed to be informed about mental illnesses.

Key words: Mental illness, opinions, attitude, nursing

6.The Investıgatıon Of Caregıver Burden In Famıly Members Of Cancer Patıents
Oya Sevcan Orak, Serap Sezgin
doi: 10.5505/phd.2015.02986  Pages 33 - 39
Amaç: Bu çalışma, kanser hastasına bakım veren aile bireylerinin fiziksel, sosyal, duygusal ve ekonomik etkilenimlerini ve bakım veren aile üyesinin sosyodemografik özellikleri ile bu özelliklerin bakıcı yükü ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evrenini, 02 Ocak 2011-02 Mart 2011 tarihleri arasında Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Servisinde yatarak tedavi alan kanser hastalarına primer bakım veren 273 aile bireyi oluşturmuştur. Win Episcope 2,0 programıyla örneklem büyüklüğü minimum 160 olarak belirlenmiş, araştırma kapsamına belirlenen tarihler arasında serviste tedavi alan kanser hastalarının primer bakıcısı olan, araştırmadan dışlanmasını gerektirecek bir nedeni olmayan, araştırmaya katılmayı kabul eden tüm aile bireyleri (195 kişi) alınmıştır. Verilerin toplanmasında hastayla ilgili bilgilerinde yer aldığı soru formu ve ‘‘Zarit Bakıcı Yükü Ölçeği’’ kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırma kapsamına alınan bakım verenlerin Bakım Verme Yükü Ölçeği’ne göre puan ortalaması 39,02±18,44 (14-88) olarak elde edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan bakım verenlerin eğitim düzeyinin (p<0,01), hastaya bakım verme sürelerinin (p<0,001), hastanın cinsiyetinin (p<0,05), hastaların yardımsız tuvalete gidebilmesinin (p<0,001), idrarını (p<0,001) ve dışkısını kontrol edebilmesinin (p<0,001) bakım yükünü (bakımın ortaya çıkardığı psikolojik sıkıntı, fiziksel sağlık problemleri, ekonomik ve sosyal problemler) etkilediği bulunmuştur. Hastanın yaşı ve bakım verenin yaşı ile bakım verme yükü ölçek puanı arasındaki ilişkinin önemli olmadığı, bakım verenin cinsiyeti ve medeni durumunun bakım yükünü etkilemediği bulunmuştur (p>0,05).
Sonuç: Bu konuda hemşirelerin kanserli hastalara bakım veren aile bireylerinin yaşayabileceği güçlüklere, bakım yüküne ve diğer sorunlara ilişkin farkındalık oluşturması ve onların sorunlarını göz ardı etmemesi önerilmektedir.
Objectives: The study aimed to investigate physical, social, emotional and economical affection of family members caring cancer patients and socio-demographic characteristics of family caregiver and the relationship between these features and caregiver burden.
Methods: Study population includes 273 primary family caregivers of cancer patients receiving inpatient treatment at Samsun Mehmet Aydın Training and Research Hospital, Radiation Oncology Service between 02 January 2011 and 02 March 2011. Minimum sample size was calculated by using Win Episcope 2.0 program (n=160). Primary caregivers of cancer patients receiving treatment in radiation oncology service between the dates specified above and caregivers who do not have any exclusion criteria and caregivers who accept to participate in the study (n=195) were included in the study. A questionnaire including information about the patients and ‘‘Zarit Caregiver Burden Scale’’ was used to obtain data.
Results: The mean score of Caregiver Burden Scale of the caregivers participated in the study was 39.02±18.44 (14-88). It was revealed that educational level of the caregivers participated in the study (p<0.01), duration of caregiving (p<0.001), patient’s gender (p<0.05), going to the toilet unassisted (p<0.001) and control of excreta (p<0.001) have influence on caregiving burden (psychological distress, physical health problems, economic and social problems). Study results also revealed that the ralationship between patient and caregiver age and caregiving burden is not significant and caregiver gender and marital status did not have any influence on caregiving burden (p>0.05).
Conclusion: It is recommended that nurses should raise awareness about difficulties that family members of cancer patients may experience and nurses should not ignore their problems.

REVIEW
7.The Method for Increased Treatment Adherence in Mental Disorders: Adherence Therapy
Gül Dikeç, Yasemin Kutlu
doi: 10.5505/phd.2015.69875  Pages 40 - 46
Ruhsal bozukluklarda tedavi uyumu önemli bir sorundur ve psikiyatri hemşireleri ruhsal bozukluğu olan hastaların tedavi uyumunu artırmada farklı programlar kullanmaktadırlar. Bu programlardan biri “Tedaviye Uyum Programı”dır. Bu derlemenin amacı, ruhsal bozukluklarda tedavi uyumunu artırmak için kullanılan yöntemlerden biri olan Tedaviye Uyum Programının özelliklerini ve uygulama yöntemini açıklamaktır. Tedaviye Uyum Programı, bilişsel davranışçı yaklaşımdan temelini alan, işbirliğine dayanan, hasta merkezli ve hastaya birebir uygulanan bir programdır. Bu program, hem yatan hastalara hem de tedaviye uyumu düşük olan ayaktan takip edilen hastalara uygulanmaktadır Yapılandırılmış bir program olan Tedaviye Uyum Programı’nın ülkemiz psikiyatri hemşireliği uygulamalarında kullanılmasına rehberlik edeceği düşünülmüştür.
Adherence is an important problem in mental disorders and psychiatric nurses use different programmes to increase adherence among patients with mental disorders. The one of the these programs is "Adherence Therapy". The purpose of this review is to explain the feature and intervention method, the one of programmes which is using for increasing adherence, Adherence Therapy among mental disorders. Adherence Therapy, is based on cognitive behavioural approach, cooperative, patient-centered programme which is applied one to one. This programme is applied to inpatients and outpatients with non adherence. It is thought for Adherence Therapy, is structured programme, that to guide in interventions of psychiatric nurses in our country.

8.Ethic Issues, Codes and Standards In Mental Health and Psychiatry Nursing
Hülya Arslantaş
doi: 10.5505/phd.2015.18209  Pages 47 - 56
Sağlık, temel bir insan hakkı ve özellik arz eden bir hizmettir. Sağlık hakkının korunması ve herkes için ulaşılabilir, eşit, yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulması sağlık mesleği üyelerinin profesyonel ve etik yükümlülüğüdür. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada tıp, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin birtakım değer sorunlarının ortaya çıkışına neden olması sağlık alanında etiğin önemini giderek artırmaktadır. İyilik, doğruluk, yararlılık, özerklik, bilerek zarar vermeme gibi ilkeleri içerisinde barındıran sağlık hizmetlerinde etik kavramı, tıbbi uygulamalar sırasında ortaya çıkan değer sorunlarının ele alındığı, benimsetildiği, çatışmalarının tartışıldığı, açıklığa kavuşturulduğu, çözüm yollarının bulunmaya çalışıldığı bir alandır. Çalışılan hasta grubundaki farklılık nedeniyle tıp etiğinden farklı olarak psikiyatri ve psikiyatri hemşireliğinde etik ilkelerin saptanması ve bunların uygulamaya geçirilmesi daha da önemlidir. Psikiyatri hemşireliği hizmetlerinin sunumu sırasında hasta bazen tedaviyi reddeden, bazen de kendisini olumsuz olarak etkileyecek durumları bile otomatik bir boyun eğmeyle karşılayan ve yargılamadan kabul eden konumdadır. Bu özellikleri nedeniyle psikiyatri hastaları istismara ve ihmale maruz kalabilirler. Bu da psikiyatri hemşireliğindeki etik ilkelerin saptanmasına ve uygulanmasına farklı bir boyut getirmektedir. Ancak bu tek başına etik ilkelerin oluşturulmasıyla mümkün olabilecek gibi görünmemektedir. Çünkü etik kodlar ve kurallar alana özgü hemşirelik standartlarının bir parçasıdır. Bunun için etik kodlar ve kuralların etik standartlarla birlikte oluşturulması daha uygundur. Bu nedenlerden dolayı bu makalede; etik kavramı ve tarihsel sürecinden, karar verme aşamasında yaşanacak olan etik ikilemlerden, hasta ve ailesi ile ilgili kararlar alma sürecinde devreye girecek olan etik ilkeler, teoriler ve kodlardan ve psikiyatri hemşireliğine özel etik kodlardan ve standartlardan söz edilecektir.
Health is a service that offers a basic human right and property. Protection of right to health and providing an available, equal, sufficient and qualified health service are Professional and ethic responsibilities of health professionals. Recently, progresses on medicine, science and technology fields in our country and in the world causing occurrence of some problems on “values”, increase importance of ethics in health field gradually. The concept of ethics in health services; which includes principles like beneficence, fidelity, utility, autonomy, non-maleficence is a field where problems of “values” appearing during medical applications are approached and adopted, conflicts are discussed and clarified, solutions are tried to be found. Apart from medical ethics, it is more important in psychiatry and psychiatric nursing to determine ethical principles and putting them into practice because of the difference between patient groups worked with. While presenting psychiatric nursing services, patient is sometimes in a situation rejecting treatment, and sometimes he/she is in a situation meeting some situations with obeying even if it can effect him/her negatively and accepting without judgment. Because of these characteristics of psychiatric patients, they may be exposed to abuse and neglect. And that brings a new dimension to determining and performing ethical principles in psychiatric nursing. But it does not seem to be possible only with creating ethical principles. Because ethic codes and rules are a part of field-specific nursing standards. Therefore, it is more suitable to create ethic codes and rules together with ethical standards. Due to these reasons, in this article, the concept of ethics, its historical process, ethical dilemmas experienced in decision-making part, ethical principles coming into play in decision-making process for patient and his/her family, theories and codes, and specific psychiatric nursing codes and standards will be discussed.

LookUs & Online Makale